Kayıtlar

Temmuz, 2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

bir paranoyağın iç hesaplaşması

Resim
bugün bende içimi dökmek istiyorum.yaklaşık bir haftadır belki de daha uzun bir süredir içim o kadar daralıyor o kadar sıkılıyor ki, artık düşünmekten, beynimden gelen sesleri dinlemekten, onlara cevap verememekten, beni esir almalarından o kadar bıktım ki. belki de bu kadar mesele yapmamı gerektirecek birşey yoktur belki de vardır (bunu ayırt edemiyorum şimdilik) belki insanların daha büyük acıları vardır, daha da kötü yaşamları, daha büyük sıkıntıları, sorunları vardır ha şurası kesin hayatımda yaşadığım en berbat durumda bile şükrettim halime hep daha da kötüsü olabilirdi diye düşündüm ama bu içimin bu kadar sıkılmasına, artık paranoyağa kadar varmasına gerek varmıydı bilmiyorum. bu içimi rahatlatmıyor neden sonra yine şükretmelisin bundan daha kötüleri var, geçici bir durum diyosun velhasıl yine  dünyanın tüm acısını sen çekiyormuşsun, savaşları sen başlatıyormuşsun, insanlar senin yüzünden aç kalıyor, senin yüzünden ölüyor, kıyamet bile senin yüzünden kopacakmış gibi geliyor yin

BU GECE NE YAPSAK?

bu aralar pek takıldım bu şarkıya çok eğlenceli değil mi? :) Söyle nerden öğrendin Yalan yanlış sevmeyi Nasıl oldu becerdin Bu kadar toy kalmayı Sen miydin yılmayan Sen miydin doymayan Sen miydin kahraman Sen aşkı kimbilir ne sandın Vazgeç desem dilim varmaz Suç sende desem canım yanmaz Ah etme ahın tutmaz Dilin dursa gözün durmaz Söz verme sözün yetmez Gözden düşen geriye dönmez Başıboş hayaller kurma Aşk nerde ölür haberin olmaz. ***              ***             ***             ***              ***            ***              ***         *** bu da güzeldir tuhaf bir geçiş oldu ama sanki kaldırılabilir diye düşünüyorum :) bu gece de böyle yapalım olmaz mı?  -olur elbet  ...erica jennings... It's a lovely day, All the clouds are grey, It's a lovely day for love. It's a perfect day, Don't be afraid, It's a lovely day for love. And i've been searching, searching, Searching for love It's a lovely day, A strange cascade, It's a
Resim
ve ben artık ellerimden sakince dökülen kum taneleri, ayaklarımın ucunda biten deniz, yazdığım tüm sözler silinir ve herşey geriye alınır zamanda, akrebi, yelkovanı tutan ellerim parçalanır ve bir anda düşerim zamanın boşluğuna, kimse duymadan. uzun bir boşluk hayallerin de ötesinde, karanlık yağmur damlalarını andıran yakıcı düşler var oralarda  kırılmış, yaralayan, hırçınlaştıran düş parçacıkları yayılıyor kafamdan aşağıya  usulca konuyorum tarif edemediğim yumuşak bir yere  düşüşüm  yumuşakken karşılanmam bir o kadar da sert ve ağır oldu  kovuldum adını bile koyamadığım bu gezegenden  kafamı zorla yukarıya çevirdiler taa ilerisine  -burada olmaman gerek, muhafızları çağırın hemen diye bir ses geldi gözlerimi açtım  yanaklarımdan kocaman kocaman çekiştirdiler  evet kocaman bir gülümseme bu, hissettim, olmam gereken yerdeydim  geçmişte değil beni bekleyen şu karşmdaki ucu görünmeyen hayallerim, aşklarım, sevgilerim ve daha bir sürü şey olmam ge

GÜLÜMSEMEK KOCAMAN :D

Resim
Oysa gülümsemek için gelmiştik dünyaya. Gözleri yaşartırcasına gülümsemek için... bazen de gülümsetmek için :) Üstüne bir de  şiirle bitirsek  de gülümsesek tüm  ömür  tam bizlik değil mi? :) MUTLULUK DEDİĞİN mutluluk dediğin bir tanrı başkalarının gözyaşlarından çalıntı mutluluk dediğin bir ten ten ten gidip gelmelerin mutluluk dediğin bir böcek çirkin bir böcek kanatlarını açması mutluluk dediğin bir kader çakışması tanrıların el çırptığı mutluluk dediğin biraz alkol biraz beyinsizlik

KELİMELER!

Resim
"kelimeler kelimeler albayım bazı anlamlara gelmiyor" demiş oğuz atay. güzel de demiş suskunum bu aralar hatta ağlamaklı oturup yazayım desem olmuyor ifade edemiyorum içimdeki durumu  yok yazmayayım bağıra çağıra şarkı söyleyeyim diyorum boğazımda düğümleniyor.  hiç kimsenin bilmediği bir dilde anlatsam, hiç kimsenin olmadığı, hiç kimsenin görmediği duymadığı diyarlara gidip oralarda yaşasam! ne olurdu! uzaklaşırmıydım insanların sahteliklerinden... geçimsiz oluyorum bazen, bazen hayatı, insanları, kahveyi, dondurmayı, en sevdiğim frambuazlı pastayı sevmiyorum bazen... tıkıyorum kulaklarımı şarkılara, susun diyorum susun! artık hüzünlendirmiyorsunuz beni ya da neşelenmiyorum artık ya da aşık olmuyorum sizinle, artık susun! yok oldu kelimeler, yitirdi anlamlarını sonra oğuz atay'ın diline düştü "kelimeler, kelimeler albayım, bazı anlamlara gelmiyor." sokaklara çıkıyorum neden sonra istemsiz, neresi bu yürüdüğüm yollar, bilmiyorum. algılarımı kapattım hayat

AMEL MATHLOUTHİ - NACİ EN PALESTİNA

Resim
bu gece hüzünlü bir parça yayınlamak istiyorum size. İnsanın yüreğini burkan bu parça  “çingeneleri anlatıyor, onların hikâyesinden bahsediyor." Esasında şarkı Naci en Alamo isimli başka bir şarkıdan uyarlama. Mathlouthi, çingenelerin de vatansız olmaları üzerinden Alamo (Aşk) kelimesi yerine Filistin’i koyuyor ve şarkıyı mahrumiyetin ağıtına dönüştürüyor. Bu parçayı Tunuslu sanatçı Amel Mathlouthi "Naci en Palestina" olarak okurken, aynı parçayı İsrailli sanatçı Yasmin Levy "Naci En Alamo" olarak okuyor.  fakat hangisi hangisinden önce almış bilmiyorum. bu bir ağıttır ve bu ağıtın çevirisi: Palestina'da doğdum adsız yerlerden geldim toprağım yok anavatanım belirsiz ateşler yakıyorum parmaklarımla ve sana şarkılar söylüyorum kalbimle yürek telim gönül yakıyor Palestina'da doğdum yerim yok, toprağım yok, yurdum yok.